İzmir kış anlamında ne kadar iyi bir üne sahip olsa da, bilen bilir ki İzmir'in yağmurları ve altyapısı bunu fazlasıyla telafi etmektedir. İzmir'de yağmur başladımı dinmek bilmez üstelik heryer kısa bir süre içerisinde bir gölete dönüşür. Bir de üstüne üstlük yağmur dindiği gibi sular ne hikmetse yarım saate çekilir. Siz bu sürecin içinde kaldıysanız işte o zaman geçmişiniz ve fiziksel yeterliliklerinizle yüzleşmeniz gerekir.
Ben çocukken yaşadığım anksiyetelerin büyük bir kısmını ayakkabılarıma su geçirerek yaşamışımdır (abartı). Annemin azarlamaları, bir yandan yardım ederken bir yandan burnumdan getirmesi, bende su birikintilerine karşı büyük bir kaygı uyandırdı.
Teknik olarak da ayakkabı zor kurur. Ayağın ıslak kalması karın ağrısı yaratabilir. Erken müdahale edilmediğinde ayakkabı veya çorapta koku ve çürümeler başlar. Ama popüler kültür bunlardan bihabermiş gibi sürekli yağmurda gezmeler, çapır çupur sularda koşmalar, ayakkabı ile denize atlamalar empoze ediyor. Can bu çekiyor tabi. En son yolda yürürken birikintilere göre yürüme yörüngesini değiştirmeden giden liseli gördüm ve çok kaygılandım, takdir de ettim keratayı. Sulu ayakları üzerinde durabiliyor. Bense yüz yolda cambazlık yapıyorum en ufak bir birikinti için. Hayat hiç adil değil, değil mi? (Biterken it's raining men çalıyordu.)
25 Ocak 2011 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
2 yorum:
"Ama popüler kültür bunlardan bihabermiş gibi sürekli yağmurda gezmeler, çapır çupur sularda koşmalar, ayakkabı ile denize atlamalar empoze ediyor. " ayaklarının ya da kıyafetlerinin ıslanmasından rahatsızlık duymasına karşın, şemsiye taşımaktan hoşlanmayan bir insan olarak ben de zaman zaman bu konu üzerine düşünüyorum. Nedir yani birlikte ıslanmaları romantizm olarak addetmeler falan, hasta olacaksınız yahu? Romantizm dediğiniz şey ıslanmak mıdır ey popüler kültürcüler?
suya atlamayı filan bilmem ama yağmurda sevgiliyle gezmek, tıpkı kırmızı gül almak gibi klişeleşmiş bir romantizm şeysidir.
Yorum Gönder