Bugün arkadaşlarla Celal Tan ve ailesinin aşırı acıklı hikayesine gittik. Orta şeker bir filmdi, kısa olması zamanımı daha az çaldığı için de olumsuz bir izlenim yaratmakta engel oldu. Asıl konuya geçmeden önceki gevelemelerimin bittiğini hissedince başlayacağım, evet.
Arkadaşlarla küçükparka doğru yürüyoruz, 4 kadın, 2 erkeğiz. Erkeklerin biri önden yürüyor, diğeri benim. (hohoho) Öyle konuşulurken birden sesler kısıldı, meğersem yeniyıla özel iç çamaşırı ile girme muhabbeti yapılıyormuş. Ama o arkadaşlardan 3'üne out'um ve diğeri de tahmin ediyordur zaten. Anladım ki ben kadın arkadaşlarımla ne kadar yakın olursam olayım bilinçdışlarında ben onlar için hala gender olarak erkeği temsil ediyorum. Bunda yönelimimin pek bir önemi yok. Sonuçta erkeğim ve bir şekilde heteroerkeklere konulan sınır beni de kapsamış oldu. Umrumda olmayan kadın dünyası gizemi, kapılarını kapamıştı. Peki asıl rahatsız olduğum neydi? Belki benim onların gözünde hiçbir zaman cinsiyetimden sıyrılamayacak olmam. Queer devrim olsa da girsek.
27 Aralık 2011 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 yorum:
Yorum Gönder