1 Ağustos 2011 Pazartesi

Hikikomori Mi Olalım?

   Dünyada o kadar çok kötülük var ki, bazen bunun zararını görmemenin tamamen şans olduğunu düşünüyorum. Bi hocamız toplumda silah, bıçak dışı öldürme yöntemleri arttığında o zaman korkulacak birşeyler başladığını söylemişti. Kasteddiği patolojik boyutu olan cinayetler ve kötülüklerdi. Ve artık bunlar büyükşehirler dışında da sıkça görülmeye başlandı. Bastırılmış kişilik örüntüleri yönünün bilmez bir şiddet doğuruyor. Sosyalizasyondaki zayıflık ilerleyen yıllarda şuan internetin önünden alamadığımız jenerasyonda çok daha belirgin bir şekilde kendini gösterecek. Bunlar sosyolojik olarak da ön görülebilecek şeyler. Toplumda oluşan güvensizlik stres düzeyini arttıracak ve bu bir kısır döngü gibi kendini yenileyerek devam edecek gibi duruyor. Doğu toplumlarında süperegonun güçlülüğünün kişide yarattığı tahribatların buna sebep olurken, batıda egosunu oryante edememenin, bi bakıma sosyal kontrol mekanizması eksikliğinin buna sebep olduğunu düşünüyorum. Yazımın başlığını oluşturan hikikomori Japonya'da ortaya çıkan kişilerin kendilerini sosyal hayattan izole ederek eve kapanma durumlarını tanımlayan bir bozukluk. Hikikomorilerin genel argümanlarını da toplumun ikiyüzlüğü, yaşam şartlarının çok zor olduğu, topluma uygun/ait bir insan olmadığı, insanların ona zarar vereceği korkusu gibi şeyler oluşturuyor. Durum çok kompleks ve bir o kadar da zor.

0 yorum: