11 Nisan 2012 Çarşamba

.

Ölürsem kendime acırım.

2 Mart 2012 Cuma

Anladınız Siz Onu ?

  Bugün Desem'de Japon bir Mangaka (Manga çizeri)nin konferansı vardı. Manganın geçmişi, çizimi vb. konularında. Soru cevap kısmına gelindiğinde: " Shounen ve Eiichi'lerdeki kadın temsillerine karşı diğer mangaka, japon akademisi ve japon aktivistlerin tarvını" sordum. Doğru düzgün çeviri yapamadığı sürekli kendi kendine sırıtmasından belli olan kadın düzgün anlatamamış olacak ki, adam da sadece bunun ticari bir pazar olduğu üzerinden birşeyler söyledi. Ardından sözüne devam etti. Çevirmen kadın duraksadı: " Son zamanlarda kadın mangakaların artmasıyla artık erkeklerin bedeninin, erkek erkeğe...... (gülmeye başlar kendi kendine ) .......................anladınız siz onu (gülmeye dvm eder ve salon da güler."
   Gerizekalı embesil, neyi anladık? Bir gey diyemiyorsun, bi de çevirmen mi olmuşsun. Ki adam, çevirisini yaptığı şeyi söylerken adamın yüz ifadesinde hiçbir değişiklik olmamıştı. Homofobi için illaki hakaret edilmesi ya da şiddet uygulanması gerekmiyor. İşte homofobi böyle birşey de.

16 Ocak 2012 Pazartesi

...

Final Fantasy

     Final tatillerini, final haftalarını sevmiyor değilim aslında ama bir sevmediğim noktası yalnız kalmam. En içip sıçan insanlar bile ders çalışıyor. Bu insanlar ders çalışmayı mı bilmiyor? Oturursun 2-3 saat çalışırsın zaten beynin yorulur. Kendine vakit ayırırsın. Millet sümsük sümsük ödev yapıyor, sınav çalışıyor. Vicdan azabı duymamak için de kendini izole ediyor.
    Aslında bütün üniversite hayatım boyunca yediğim içtiğim bir giden biri olmadı. Bu kalıp da hep güzel bir manada kullanılır ya, ne münasebet canım? Benim hiç bir zaman bu kadar damar bir kolektif politikam olmadı zaten. Olanlara şaşarım, imrenmem ama takdir de etmem.

15 Ocak 2012 Pazar

Heteroseksizm Her Yerde

 Gittiğim KPSS dersanesinde kendimi zor tutuyorum. Diyorum hocalar her zaman mı böyleydi, yoksa bu benim talihsizliğim mi? Ama düşününce okuduğum bölümü ve hocalarımın genel profilini, bize ideolojik bir örtük müfredatla ders anlatmadılar. Söylediklerinin neye gideceğini düşünerek konuşan insanlar çoğunlukla, tabi bu ancak üniversitede mümkün olabiliyor. Dersanedekiler hak getire. Bütün söylemler heteronormatif, bütün söylemler genellemeci ve iddialı. Dil gelişimindeki cinsiyet faktörünü anlatırken kadının en son dediği, "kadınlar çok konuşur, erkekler susar, ama zaten doğa da zıtlıkların dengesi üzerine kurulmuştur. Olması gereken budur." oldu. Ve dayanamadım artık " Bahsettiğiniz şeylerin doğayla değil toplumsal cinsiyetle alakası var ve doğada toplumsal cinsiyet diye bir şey yok." dedi. Sözlerimi geçiştirdi. Raporlama yapsam bir ayda defter biter ve çoğu hoca da farksız değil. Seçilen örnekler, yapılan genellemeler aslında hepsi karşımıza ardından bir ayrımcılık argümanı olarak çıkıyor ve bu o kadar farkedilmeden oluyor ki.

O Geliyooor

    Haftaya cuma hayatımda çok önemli bir yeri olan canım dostum Gonca İzmir'e geliyor. Dün içerisinde durup dururken "Gonca haftaya burada olacak holey." falan diyorum. Geçen sene aynı yurttaydık. Bu sene İstanbul'a döndü. Ama bu aramızdaki mesafeyi çok iyi tolere edebildiğimi düşünüyorum. Öncelikle ikimizde hayatlarımızda engel oluşturmadık. (Kendi adıma da bunu temenni ediyorum tabi.^^) Konuşamadığımız falanlar yeri stratejiler üretip birbirimize ses kayıtları yaptık. Duyduğum etkinlikleri Gonca'yla gidebileceklerimiz olarak ihtimal listesine alıp, ona mesaj atıyorum. Onu büyük sürprizler de bekliyor İzmir'de. :)) Şakalar, fıkralar, şamatalar ve daha niceleri. Bir hamur işi siparişi hakkım da var ondan ama daha karar vermedim. İdealist bir mutfak emekçisi olarak bu teklifi yolayca geçiştiremezdim ama değil mi? 

Go Straight Ahead

   Son iki haftadır dersanede bilinçli olarak bir erkeğin yanına oturuyorum. Ondan hoşlanmıyorum. Amacım sadece erkeklerle de spontan olarak iletişim kurmak, seçici sosyalliğime onları da dahil etmek. Aslında çok zor olmuyor, ama genelde bir kızla oturduğum kadar rahat olmuyorum. Mesela geçen dün arkadaki eleman yanımda oturana maçla ilgili bir şey sordu ve onlar muhabbete girdi ve daha samimi bir dialog kurdular. Bense ilgisiz davrandım. Rol yapacak değilim.

Lay Lay Lom Galiba

    Önceki yazılarımda ne kadar bahsettim bilmiyorum. Lisede aşık olduğum bir çocuk vardı, lise 1'de, ardından sözel bölüme geçen. Ben ona üniversitedeki hazırlığı da sayarsak 4 yıl boyunca aşıktım. Fiziksel, duygusal, bilişsel ( ki bu boyutun çok çalıştığını da böyleyemem ergenliğin de etkisiyle) her türlü aşk belirtilerini gösterdiğim biriydi. Tabi bu platonik ve saplantılı bağlanmalı bir aşktı. Şu an beni rahatsız edense, zihnimdeki tek pratik aşk şemasının ona karşı hissettiklerim olması. O'nu kişi olarak aşalı çok oldu, ama hissettiklerim karşıdakinin imajını silsem de hala aşk tanımı içerisinde.