31 Ağustos 2011 Çarşamba

Deyimler ve Sığılaşma

      Deyimler her zaman bir dil zenginliği olarak görülüyor ya, ben bunun aksini iddia ediyorum. Bence deyimler çoğu zaman yaşanan durumu sığılaştırıyor. Gerçi toplum olarak olayları derinlemesine irdeleme yeteneğine sahip olmadığımız dabir gerçek. Okkalı bir de deyim yapıştırınca hiçbir zihinsel enerji sarfetmeden durumun en iyi açıklamasının bu olabileceğine karar verebiliyoruz. Deyimler iyidir hoştur ama problem çözmede o kadar pratik olmayabilirler.

29 Ağustos 2011 Pazartesi

Yeni Reklam Sistemi

        Yeni reklam sistemi insanı daha çok reklamlara bağımlı kılıyor. Ve bu sistemde tv önündeki zamanımın daha çok değersizleştiği hissine kapılıyorum. aşağıdaki ibrede dakikalar ilerliyor. Sanki 4 dakikada hiçbirşey yapılmazmış gibi reklamın bitmesini bekliyorsun. Ama zaman bir yandan akıyor.

27 Ağustos 2011 Cumartesi

Kibir ve Hristiyanlık


Yabancı filmlerde rahiplerin ağzından en çok duyduğum kelimenin kibir olması beni düşündürmüştür. İslamda kibire en yakın duran kavramın şirk olduğunu düşünüyorum. Fakat bu hristiyanlıkta neden kibir olarak var? Hristiyanlığı baltalayan en büyük düşünsel devrim bilim tarafından geldi. İncilde yazanlar reddedilip, insan zihninin ürettikleri kabul gördü. İnsan beynini tanrının kitabından daha üstün tuttu. Ve bunun altını da doldurdu. İslamda bunun şirk olarak yer alması bence islamın daha sistemli ve radikal olması ile alakalı. Şirk direk dinden çıkartır ama kibirde sadece günaha girmiş olursun. Hristiyanlık bu konuda yeterince öngörülü davranamamış sanki.

25 Ağustos 2011 Perşembe

İlahi Adalet


Babam'ın en pis huylarından biri sosyolojide adil dünya inancı olarak tanımlanan durumu islami adalet kapsamında adice yorumlamasıdır. Birinin yaptığı kötülüğü unutmamakla birlikte, başına gelen üzücü bir olayla alakasız bir bağlantı kurarak çirkince yorumlar. Acaba o oğlunun eşcinsel olmasını haketmek için ne yaptı soruyorum yaradana. (Yazarken fark ettim. dana japoncada bir saygı ekidir. Yara da bir japon tarsını ise yara-dana oluyor. kültürler arası geçiş nsl birşey bak. Yaradananın kökeni olarak yeni bir başlık açmaya değecek kadar sağlam olmadığı için parantez içi ile yetindim şimdilik.^^)

23 Ağustos 2011 Salı

Nevrotik Uykular

İzmir'de geçirdiğim yaz boyunca en çok sabah 10'da uyanan bir insanken, ailemi yanına döndüğümde 12:30'da uyanmanın, nevrotik bir tepki olduğunun farkına varmak bir arkadaşımın da dediği gibi adaptasyon sürecimi hızlandırmayacak. Uyuyan prenses gibi uykuya dalsam aileminde aklına gelmez bir erkeğe öptürmek. Zaten böyle birşeyi farkettikleri anda "Bırakın uyanmasın." da diyebilirler.

21 Ağustos 2011 Pazar

Yeni Yine Yeniden



   Yıl 5.'si gerçekleşen " Oda Arkadaşım Kim Olacak?" heyecanları başlamış bulunmakta. Bu kapsamda eylülün 17'sine kadar hayallar kurulacak (Alt ranzanın oturma odası, üst ranzanın yatak odası olması, sehpanın mutfak olması bla bla.), adaklar adanacak, olası ihtimallerle ilgili plan ve kıroki çalışmaları yapılacak. Ve umarım bu yıl "Bir geysen ve yurtta kalıyorsan hayat çok güzel." diyebileceğim. ^^

19 Ağustos 2011 Cuma

Yağma ve İslam

Son dönemde ingiltere'de yaşanan anarşik olaylar esnasında oradaki türkiyeli vatandaşların yağma yapmaması ve yamacılara karşı ingilizlerin bile göstermediği bir tepkide bulunması dünya basınına kadar çıktı.Yazımda yağmalamayı etik olarak değerlendirmeyeceğim, buna yeterli olduğumu da düşünmüyorum. Yağma ve islam öğretisi üzerine ilerletken genellemeyi türklerden müslümanlara indirgemeyi hipotezim açısından daha mantıklı buluyorum. İslamda bu dünyanın bir sınav olduğu oldukça vurgulanır. Zenginin sınavının malvarlığını nasıl kullandığı olurken, fakirin sınavı da bu duruma isyan etmemek, allah'ın verdikleri ile yetinmek şeklinde tezahür ediyor. Bu durumda dünya malında gözü kalmayan müslümanlar daha boyun eğici bir duruş sergiliyorlar. Dünya nimetlerinden yararlanmakta sorun görmeyen insanlara yönelik de islam onlara gerekli savunma mekanizmasını sunuyor. Ben gene de bir fakirin sosyal sınıfını sorunsuzca kabullenebileceğini düşünmüyorum. Hele ki kimliklerin tükentim metaları üzzerine inşa edildiği böyle bir dünyada. İslami bakış belli burada farklı bir alternatif sunuyordur o ayrı. Fakat realitede tezahürü olmayan bu alternatif ancak içsel motivasyon ve kutuplaşma ve farklı sosyal sınıfların kutuplaşması ile vuku buluyor gibi geliyor bana.

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Baskı ve Hayalgücü

Baskının hayal gücünü düşünce dünyasını arttırdığını kendi hayatımda da onayabilecek kadar gözlemledim sonunda. Özellikle konuşamamak, içini dökememek, birebir iletişim halinde olduğun kimsenin olmaması, hatta hayatında pek fazla alternatif de olmaması benim düşünsel, içsel ve edebî dünyamı geliştiriyor gibi hissediyorum.

Baskı şiddet ahlaksa, biz orospu çocuğuyuz.

15 Ağustos 2011 Pazartesi

...

Bazı insanların diğerlerinin benliklerini yok etmek için yaşıyorlar sanki. Özellikle akraba çevreleri, aileleri ve yakın arkadaşları bu konudaki ilgi alanları. Yarattıkları beklentiler, cümlenin alt metninde gizli olan ideolojik duruşlar, özgüvenin verdiği güç ve toplumdan aldığı eminlikle öyle küstah, öyle sinsice hareket edebiliyorlarki yaşadığın en etkisiz hali ile bile yıpranmak oluyor.

13 Ağustos 2011 Cumartesi

Oruç

Kimse benden anne babaya çocuğuna zorla oruç tutturma meşruiyetini veren bir dine saygı göstermemi beklemesin. Evet, evde oruç tutuyormuş gibi yapıyorum. Bi mazeretle dışarı çıkıp birşeyler yiyorum. Tabi aldığım harçlığın nasıl bittiğini açıklamam gereken zaman da gelecek. Durumun nasıl stockholm kompleksine girmeden çözüleceğini bende merak ediyorum ama şuan hala direnç halindeyim ve bu satırlar da şahit olsun.

Bu gönderiye desteklemeyen yorum yazma şartları: 1. cumhuriyet/laik/ılımlı müslüman olmamak. 2. en az bir hadis, fıkıh, kitabı, kuran okumak. 3.dinde zorlama yoktur, bu ancak kişiseldir fırvasına inanmamak.

1 Ağustos 2011 Pazartesi

Hikikomori Mi Olalım?

   Dünyada o kadar çok kötülük var ki, bazen bunun zararını görmemenin tamamen şans olduğunu düşünüyorum. Bi hocamız toplumda silah, bıçak dışı öldürme yöntemleri arttığında o zaman korkulacak birşeyler başladığını söylemişti. Kasteddiği patolojik boyutu olan cinayetler ve kötülüklerdi. Ve artık bunlar büyükşehirler dışında da sıkça görülmeye başlandı. Bastırılmış kişilik örüntüleri yönünün bilmez bir şiddet doğuruyor. Sosyalizasyondaki zayıflık ilerleyen yıllarda şuan internetin önünden alamadığımız jenerasyonda çok daha belirgin bir şekilde kendini gösterecek. Bunlar sosyolojik olarak da ön görülebilecek şeyler. Toplumda oluşan güvensizlik stres düzeyini arttıracak ve bu bir kısır döngü gibi kendini yenileyerek devam edecek gibi duruyor. Doğu toplumlarında süperegonun güçlülüğünün kişide yarattığı tahribatların buna sebep olurken, batıda egosunu oryante edememenin, bi bakıma sosyal kontrol mekanizması eksikliğinin buna sebep olduğunu düşünüyorum. Yazımın başlığını oluşturan hikikomori Japonya'da ortaya çıkan kişilerin kendilerini sosyal hayattan izole ederek eve kapanma durumlarını tanımlayan bir bozukluk. Hikikomorilerin genel argümanlarını da toplumun ikiyüzlüğü, yaşam şartlarının çok zor olduğu, topluma uygun/ait bir insan olmadığı, insanların ona zarar vereceği korkusu gibi şeyler oluşturuyor. Durum çok kompleks ve bir o kadar da zor.