30 Ocak 2011 Pazar

Unisex Modanın Bedeli

  Türkiye ne kadar geriden takip etse de artık sokaklarda dar pantolon giyen erkekler, böğrü açık t-shirtler görebiliyoruz. ( Kadınlar dikkatimi çekmediği için unisex modada onlar ne alemde bilmiyorum.) Moda ve kıyafete dayalı cinsiyet rolleri giderek yıkılıyor. Bu gerçekten sevindici çünkü böylelikle heteroseksist kodlar da zarar görmüş oluyor. Peki bunun bedeli ne?
   Geçenlerde gittiğimiz clup 88 (alsancakta) birçok unisex kıyafetli erkek vardı. Amma velakin kimi kessem (stare anlamında) arkadaşım onun hetero olduğunu söyledi. Yani bu unisex modanın yarattığı belirsizlik kimin gay kimin olmadığını anlamayı da zorlaştırıyor. Bize de yeni stratejiler geliştirmek kalıyor. Tabi ki en önemli olanı bunu açıkça dile getirebileceğimiz bir dünyanın olması.^^

28 Ocak 2011 Cuma

Sosyal Bilimlerde Sınav

Bazen (özellikle sayısal bölüm okuyanlardan) amaan sözel bölüm mü yaz yaz geç işte gibi sözler geliyor kulağıma. Üzülüyorum. Parmaklarım yoruluyor izah etmeye çalışırken. Tabi ki bazı farklılıklar var ama ben sayısal alanda üniversite okumaya hakim olmadığım için (gerçi kendi alanımda da pek hakim olduğum söylenemez final notlarım baz alınırsa) sadece sosyal bilimlerle alakalı derslerden bahsedeceğim.
   Soruları algılamada hatalar, istenileni yanlış anlama ihtimali söz konusu. Yöntem yazılı sınav olduğu için ifade biçimi kurulan cümlelerle oluyor ve bilgi aktarımı öyle sağlanıyor. Bunun için de iyi bir kelime haznesi, kavramlara hakim olma ve bunları soruda istenen şekilde kullanma yetisi gerekiyor. Hele felsefe gibi bölümlerde bunun için ders içi ve dışı çok okuma yapmak gerekiyor (buradan mimar sinan'da felsefe okuyan Sema'ya sevgiler). Yazdın diyelim, sonra iş hocanın algısına kalıyor. Tabi ki bu konuda profesyonel davranan hocalar var. Ama bir ölçme aracı oluşturmak mümkün değil. O zaman da bilgi ve kavrama düzeyinde sorular sormak gerekiyor ve bir ünivesite sınavı için yavan kalır. Sınıfın kendi içerisinde yaşadığı sınav çatırmalarını sayfa savaşları yazımda ayrıntılı açıklamıştım. Eklemelerinizi de bekliyorum. ^^

26 Ocak 2011 Çarşamba

Mini Çakal Satış Stratejileri

   Yıllardır sustum insanların ekmeği ile oynamamak için ama artık yeter. Küçük esnaf, nefret ettiğim satış tekniklerinizi açıklıyorum. Bir millet uyanıyor (cc tansaş). İnsanlar artık bunlara kanmayacak.
 1. Bir ürünün fiyatı soruluğunda x fiyata ama size y 'ye olur. Bu şekilde pazarlık yapmak daha pişkin bir hal aldığı için pazarlığın önünü tıkıyorlar. Hem neden bana sana ucuz, ne tür bir pozitif ayrımcılık içerisindeyim?
 2. x lira yeterli. Özellikle berberler çok yapar. Yeterli ne demek? Emeğine bir fiyat biçiyorsan bunu içselleştirmelisin. Hala yetmediğini düşünüyorsan yada bu fiyata lütuf için yapıyorsan bir sorun var demektir.
 3. Kiloyla satılan ürünlerde kilosu 75 kuruşsa 1 liralık yapmayı teklif etme. Yapmayın efendim, 1 liralık yenmiyor, çürüyüp kalıyor sonra.
4. Şekildekini açıklamaya gerek yok sanırım. Nitekim küçük esnaf
PS: 39,90'ın yarısı 19,95 oluyor.

25 Ocak 2011 Salı

Su Birikintileri ve Yağmur

   İzmir kış anlamında ne kadar iyi bir üne sahip olsa da, bilen bilir ki İzmir'in yağmurları ve altyapısı bunu fazlasıyla telafi etmektedir. İzmir'de yağmur başladımı dinmek bilmez üstelik heryer kısa bir süre içerisinde bir gölete dönüşür. Bir de üstüne üstlük yağmur dindiği gibi sular ne hikmetse yarım saate çekilir. Siz bu sürecin içinde kaldıysanız işte o zaman geçmişiniz ve fiziksel yeterliliklerinizle yüzleşmeniz gerekir.
   Ben çocukken yaşadığım anksiyetelerin büyük bir kısmını ayakkabılarıma su geçirerek yaşamışımdır (abartı). Annemin azarlamaları, bir yandan yardım ederken bir yandan burnumdan getirmesi, bende su birikintilerine karşı büyük bir kaygı uyandırdı.
   Teknik olarak da ayakkabı zor kurur. Ayağın ıslak kalması karın ağrısı yaratabilir. Erken müdahale edilmediğinde ayakkabı veya çorapta koku ve çürümeler başlar. Ama popüler kültür bunlardan bihabermiş gibi sürekli yağmurda gezmeler, çapır çupur sularda koşmalar, ayakkabı ile denize atlamalar empoze ediyor. Can bu çekiyor tabi. En son yolda yürürken birikintilere göre yürüme yörüngesini değiştirmeden giden liseli gördüm ve çok kaygılandım, takdir de ettim keratayı. Sulu ayakları üzerinde durabiliyor. Bense yüz yolda cambazlık yapıyorum en ufak bir birikinti için. Hayat hiç adil değil, değil mi? (Biterken it's raining men çalıyordu.)

23 Ocak 2011 Pazar

İzole

  Pirincim böceklenmiş. Bu sabah onu fark ettim. Garip uzantıları olan böcekleri elimle ayıkladım.
  Salçamın üstü küflenmiş, kaşıkla küflenen yerleri alıp çöpe attım.
  Kahvaltı yaparken yer kırıklanmış, peçete ile onları temizledim.
  Alaturka tuvaleti kullanırken iyi isabet ettirememişim, dışkımla yüzleştim ve fırçayla temizledim.
  Yıkanma kabininin giderindeki  saçlarımı poşetle aldım.

21 Ocak 2011 Cuma

Ev Gezmesi

  Dün uzun zamandan sonra sınıftan yakın bir arkadaşımın evine kendimi davet ettirme çabalarım sonuç verdi ve ev gezmesine gittik.^^ Fakat şöyle bir handikap yaşadım. Genelde muhabbet ettiğim insanlara out olduğum için rahat davranır ve konuşurum. Uzun zamandır da ailemin yanına dönmedim. Bir pot kırma ve arkadaşımı zor durumda bırakma endişesi ile gittim. Ama ilginç bir ruh haliydi. Nereden nereye diye düşündüm. 3 yıl öncesine kadar kendimi hep farklı ifade etmeye çalışırken şimdi out olmadığım bir ortamda pot kırmamaya çalıştım.^^

Karaoke

   Dün Türkiye'de bir karaoke bardan neler beklenmeyeceğini anladım. İlki yazdığınız listedeki şarkıların çalmasını asla beklemeyin, bu diğer insanların listesi çalınıyor olmasından dolayı da değil. İşletmeler her şarkıyı ayrı ayrı bulmakla uğraşmak istemiyor. Kafalarına göre çalıyorlar. Hasbel kader ( kader icabı) denk geliyor. İkincisi; elitist beklentilerle gitmeyin. Karaoke barlar popülist listelerle dolu. Serdar Ortaç ve Demet Akalın'a tahammülünüz yoksa gitmeyin. Üçüncüsü; şarkıyı sahiplenmeyin söylemek üzerine bir hegomonya kurmayın. Her masada bir mikrofon oluyor ve sesiniz kalın değilse kolonlardan çıktığını duymak diğer kişilerin sesine göre mümkün olmayabiliyor. Bunun için ben şöyle bir strateji geliştirdim. Şarkının ikinci kısmında mikrofonu elime alıyorum, diğerleri ya sıkılmış ya yorulmuş oluyorlar.^^ Peki işin aslı nasıl? Ahanda aşağıdaki gibi.
   Çıkış noktası Japonya olan bu eğlence türü aslında her gruba ayrılmış odalarda yapılır. Odanın mekanla irtibatı da sadece bir telefonla olur. İçecek istemek için el kol yapmak zorunda olmazsınız. Tabi çıkış noktasının Japonya olması beni düşündürüyor. Toplulukçu bir kültür ve karaoke bireysel söylenen bir sistemde. Acaba bu ön planda olma ve kendini gösterebilmek isteklerinin bir dışavurumu olarak mı ortaya çıktı. Çünkü yaptığın altı üstü şarkı söylemek. Bunun için barlar, şirketler, makinalarr kurulması düşündürücü... (`O`)


20 Ocak 2011 Perşembe

Gavur İzmir :D

  Dün 2 yakın dostumla Bostanlı (İzmir) pazarına gittik. Arkadaşlarımdan biri çorap alacaktı bir tezgahta oyalandık, satıcıyla muhabbet vb. derken 2 çocuğu olduğunu birinin Kıbrıs'ta, diğerinin Denizli'de okuduğunu söyledi. ( Kadın çorapları satarak 2 çocuğu şehir dışında hatta birini Kıbrıs gibi pahalı bir yerde nasıl okutuyor hayret.) Ben de amca ile yakınlık olsun diye "Allah zihin açıklığı versin" dedim, yaşını da göz önüne alarak. Sen misin diyen. Amca ateist çıktı. Duayla onla bunla birşey olmayacağından, bilimin üstünlüğünden bir girdi, Atatürk'ten bir vecize ( "ayetleri sureleri değil bilimi kıstas alın" gibi birşey dedi adam.) ile bitirdi. Nitekim ben de ateistim ama söylediğim cümlenin amacı sadece sosyal yakınlık oluşturmaktı. Hayatımda dumur olduğum ( Bu dumur da kimse!) örnek anlardan biriydi.
PS: Bostanlı pazarı pahalılanmış. Mağazalar indirimde, pazar mağaza ile aynı fiyatta hatta bazı ürünler daha pahalı. Bir pazarın adı sosyete pazarına çıkmayayazsın. 

17 Ocak 2011 Pazartesi

Sınırdaki Kimlikler

     Efendim, tv'de hangi olgunun ele alındığı bir dizi çıkarsa çıksın hemen tartışmalar başlıyor. Yok bu dizi insanları şuna buna sürükler vb. De, toplum hayatını ve kimliğini tv'den izlediği dizilerle değiştirecekse burada başka bir sorun var demektir. Nitekim devlet politikasının ve eğitim sisteminin despotça oluşturmaya çalıştığı pasif insan profilinin kendi içindeki çıkmazları olarak görüyorum bu durumu. Zaten bize dayatılan bir kimliği istikrarlı tutmak için kendi yaralarını bantlıyor. Bu noktada  sınırdan kaçak olmaması için de kapitalizmin yapı bozuculuğu ile karşı karşıya kalıyor.
  Seviyorum ahlaksız dizileri. Genel ahlak kimin ahlakı sloganı ile yazımı sonlandırıyorum.

15 Ocak 2011 Cumartesi

Gınâ Nereden Geliyor?

   Küçük bir kasaba varmış ve oradaki bütün kadınlar çok iyi komşuluk ilişkileri içerisinde yaşarlarmış. Fekat Jena (okunuşu Cina) adındaki kadından kimde haz etmezmiş. O da saf biri olduğu için bunu anlamaz, nereye gidiliyorsa peşlerine takılırmış. Komşular bu durumdan bıkmışlar ve gene Jena gelmiş. Gel zaman git zaman birşeyden bıktıklarında hep Jena,jina,gina geldi demişler.

13 Ocak 2011 Perşembe


12 Ocak 2011 Çarşamba

Sayfa Savaşları

  Bugünkü sınavda resmen bir psikolojik meydan muharebesi yaşandı. Sınav başladı, 4 soru var (sözel) ve cevapları da kısa sayılmaz. Fekat sınav başlayalı 15dk oldu olmadı biri 2. kağıdı istedi, bu sınıfta suya düşen bir damla etkisi yarattı. Sonra herkes ard arda kağıt istemeye başladı. Etrafıma bakıyorum millet elindekini yarılamamış 2. kağıt alıyor. Nasıl bir avunma mekanizması nsl bir rekabet bir ben hissediyorum. Çünkü snvdan o kadar kopuğumki bu süreci gözlemleyerek vakit geçiriyorum.
  Nitekim bir sınavda yazacak birşey düşünürken etraftaki herkesin kağıda gömülmüş birşeyler yazdığını görmek de çok sinir bozucu. İkinci kağıda geçmedim, zaten yazımda küçük. Kağıdın sonuna PS şeklinde umarım bir sayfaya yazmamın niteliğini değerlendirmeyi etkilemeyeceğini yazdım. Çünkü sanırım bir kağıt veren birtek bendim. Öyle olmasa bile ben o kadar yalnız hissediyordum.
PS: Resim cuk diye oturmasının hazzını yaşıyorum yazmaya başladığımdan beri. Read or Die Adlı animeden bir karakter.^^

11 Ocak 2011 Salı

Kadınlar ve Akademik Başarı

  Kadınların ÖSS'de daha başarılı oldukları bir gerçek. Kadın sayısı fazla olan bölümlerin başarı ortalamasının daha yüksek olduğu da bir gerçek. Üstelik kadınlar erkeklerden daha fazla sınav kaygısı yaşıyorlar.
  Ben bunu, toplumda erkeğe kendini ispatlaması için sunulan birçok fırsat varken kadının kendini ispatlayacabileceği şeylerin daha sınırlı  olması ile alakalı olduğunu düşünüyorum.

10 Ocak 2011 Pazartesi

Haftaya Kemeraltı ile Başlamak

Final haftamın ilk günü on beş dakika ara ile girdiğim 2 sınavın ardından örgütlü olduğum lgbt derneğine gelen isveçli misafirlerimize Kemeraltı'nda eşlik etmek için öğleden sonramı orada geçirdim. 4 yıldır İzmir'de olmama rağmen hiç bu kadar dip bucak gezmemiştim. Çok zevk aldım.
   Kolonyacıya girdik, amcanın mezuniyet belgeleri, gençlik resimleriyle... Bir esnaf yerli olunca ayrı bir tınısı oluyor sanki. Uzun zamandır bu işi yapıyormuş. Para göz bir tüccar edası ile değil, zanaatçi emeği ile.  Fantastik bir boyutu vardı gezintimizin. Yabancı misafirlerimizin olması da bunda etkili olabilir tabi. Moderniteden bir süre uzak kalmak iyi geldi sanırım. Tüm bünyelere tavsiyemdir. Kıyafet bölümünden kurtulun ve Kemeraltı'nın ara sokaklarını keşfedin.^^

9 Ocak 2011 Pazar

Muğlak Yönelimli Aşklar

     Hayatta beni en çok yoran durumlardan biri hoşlandığım kişinin cinsel yöneliminden emin olamamamdır. Lisede 4 yıl boyunca heteroseksüel birine aşık olmanın verdiği ızdıraplar bunda etkili olabilir ama bu yorgunluk onu atlatamamamla alakalı değil.
   Kapitalist bir tabir olacak ama, hepimiz ilişkilerimiz için  beklentilerimiz doğrultusunda yatırımlar yaparız. Ve karşındakinin yönelimini bilmediğinde bu durum ya umut üzerinden hareket etmene sebep oluyor yada aşkınla ilgili çok daha ciddi motivasyonların var. Ki karşımdakinin hetero çıkması ve bütün aşkımın suya düşmesi ihtimalini düşünmek benim motivasyonumu ciddi derecede düşünüyor.
   Bu durumda çok fazla seçenek kalmıyor. Ya hayal kırıklığı yaşamaktan korkup ilişkiyi geliştirmekten vazgeçeceksin, ya direk out olacaksın (ki bu riskli de), ya da fırsat tanıyıp göreceksin ( bu daha çok bağlanmanı ve reddedildiğinde yaşayacağın acıları da arttırabilir), ya da bu kadar kötü düşünmeye gerek yok. Out olduğunda o da bunu aylardır bekleyen ve cesaret edemeyen bir lubun olarak dolabından çıkıp dudaklarına yapışacak. ^^ Tabi bu kararı herkes kendi yaşantısına, olası risklere, potansiyel sevgili adayına ve değişkenlere göre karar vermeli. Mutlak aşk dileklerimle....

7 Ocak 2011 Cuma

Mastürbasyon Heteroseksüelliğin Neresinde?

Ergen heteroseksüel erkek muhabbetlerinden biri olan mastürbayondan bende nasibimi aldım lise yıllarımda. Benim bunu yapmadığımı düşünerek soru soruyorlar, sonra da şaşırıyorlardı. Eşcinsellerin mastürbasyon yapamayacaklarını düşünüyorlar zaar. Bunun altında yatan sebebi de cinselliğin sadece vajinal bir birleşmeyle olabileceği Kalıbından beslendiğini düşünüyorum. Kaç hetero erkek mastürbasyon yaparken partnerine oral seks vb. yapmayı hayal ediyor bunu da merak ediyorum doğrusu. Bir çoğunun dünyası penisinin etrafında dönüyor.

6 Ocak 2011 Perşembe

Müzik Eşliğinde Ateşe Körükle Gitme







 İffet filminin Youtube'ta yüklü 4. partına yazılan bir yorum." Müzik eşliğinde" ne yaa? :D Bu cümleyi kim üzerine alınmalı, yönetmen mi? Şahıs müziğin stüdyoda değilde bütün mahallede çaldığını zannediyor sanırım.

Japon Taş Bahçeleri

   Dünya bu kadar kendine yetemezken hala peysajların ve şehir planlamacılarının çimli alanlar yaratmaya çalışmalarını anlamıyorum. Temiz içme suyu bulamayan milyonlarca insan varken, sırf görsel zevkler uğruna galonlarca su harcanıyor.
   Ben Japon kültüründe olan taş bahçeleri çok daha estetik buluyorum. Çünkü her bahçenin kendine göre okuması var. Nesnelerin yaydığı enerjilerin dalgalanması, alanın çeşitli yöntemlerle betimlenmesi. Ben bir resim sunuyorum ilgilenenler araştırabilir.

5 Ocak 2011 Çarşamba

Yaprak Dökümünün En'leri

En İyi Kadın Oyuncu: Leyla
En İyi Erkek Oyuncu: Tahsin
En Şık Kadın Oyuncu: Ferhunde
En Şık Erkek Oyuncu: Cem (Merhum)
Feleğin Çemberinden En Çok Geçen Kadın Karakter: Nejla
Feleğin Çemberinden En Çok Geçen Erkek Karakter: Şevket
En Silik Karakter: Ayşe (Ailenin en küçük kızı)
En Akıllı Karakter: Ferhunde
En Ölümsüz Karakter: Ali Rıza Bey
En Saf Karakter: Sedef
En Patavatsız Karakter: Cevriye Hanım
En Kuruntulu Karakter: Hayriye Hanım
En Allah Affeder Ben Affetmem Karakter: Fikret

4 Ocak 2011 Salı

Kipa Bokunu Çıkardı

    Kipa 1 lira günleri her zaman takip ederim. Gerçekten uygun bir kampanyadır. Geçen sene bir alışverişte 45 lira harcadıktan sonra ancak kendime dur diyebildim ve daha kontrollü alışveriş yapmaya başladım ve görgüsüzce aynı üründen dünyalar kadar almamaya karar verdim. Fakat dün gördüğüm  " 10 al 9 öde" kampanyası işin çığrından çıktığı andır dedirtti bana.Müşteriye 2 kuruş kâr yaptığını zannettirip aynı üründen on tane almak zorunda bırakmak....
 PS: Geçen "2al 1öde" condon blue almıştım ve kasiyer yanlışlıkla ikisini de fiyattan düşmüştü. Bu yeni kampanyada pek söz konusu olmaz sanırım.^^

Devlet Memuruymuş

Geçen gün sunumumuza görsel materyel olması için insanlarla röportaj yapıyorduk. Bir kadını durumu açıklayıp, isteyip istemediğini sorduk. O da yanındaki adama sordu. Adam da: "Devlet memurları demeç vermez." dedi. Ama öyle bir söyleyişi vardı ki, sanki bunu bir ayrıcalık, bir lütuf gibi görüyordu. Adam resmen cümlesi bitene kadar şişti kendi kendine. Bende: "Evet, bunu gerçekten çok iyi içselleştirmişsiniz." dedim ve oradan ayrıldık. Konu internet aşkları siyasi birşey de değil. Bana polisin tutuklarken dediği sessiz kalma hakkını hatırlattı bu. Ömrü boyunca sessiz kalıyor ve bunu bir ayrıcalık olarak görüyor. Belki de bu çelişkiden kurtulmak için yarattığı bir kabullenmeydi bu ama o kadar çok düşünebilecek birine de benzemiyordu...

3 Ocak 2011 Pazartesi

Atasözlerindeki Kadın Nefreti

Avrat var ev yapar, avrat var ev yıkar.
Avradı eri saklar, peyniri deri.
Ağustostan sonra ekilen darıdan, kocasından sonra kalkan karıdan hayır gelmez.
Oğlan babadan öğrenir sofra dizmeyi, kız anadan öğrenir sokak gezmeyi.
Avrat malı, kapı mandalı.
Kadının yüzünün karası, erkeğin elinin kınası.
15'inde kız ya erde gerek, ya yerde.
Tarlayı düz al, kadını kız al.
Pekmezi küpten kadını kökten al.
Kadının şamdanı altın olsa, mumunu dikecek erkektir.
Yaman komşu, yaman avrat, yamat at; birinden göç, birini boşa, birin sat.

Neyseki TDK bunları büyük sözlükten ve ilköğretim sözlüğünden çıkarma kararı almış.
(Pınar Öğünç'ün yazısından yararlanılmıştır.)

Mektepli Sevgili

   Seneye üniversite 4. sınıf olacağım ve standart eğitim, öğrencilik hayatım bitiyor. Sanırım içimde en ukte kalan şey aynı okuldan bir sevgilim olmaması olacak. (Gerçi başka türlüsü de olmadı. :D ) Ayrı bir tınısı var sanki aynı okulda olmanın. Sınav zamanları birlikte gerilip, bitiminde birlikte acısını çıkartmak. Ders çıkışı biryerlere gitmek, birlikte ders çalışmak. Birbirinizi fakültesine/sınıfına bırakmak.Restoranda olmasa da üniversitenin yemekhanesinde birlikte yemek yemek. Kısacası benzer yaşantıları paylaştığınız için birbirinizi daha iyi anlayacak ve daha kolay yanında olabileceğin biri. Öğrenci olmak böyle çok daha güzel olurdu. Neyse duygulandım...

2 Ocak 2011 Pazar

Ikea Stratejisi



  Bu haftasonu için yemek yapmadım. Ne zamandır merak ettiğim isveç köftesi yemek için ikea'ya gittim. Kampanya olduğunu biliyordum. Ekmeksiz doymayacağımı bildiğim için önce Kipa'ya uğrayıp ekmek aldım. Ama Forum Bornova ana-baba günü. Bütün İzmir Forum Bornova'daydı sanki.
   Ikea'ya girdim, kalabalıktan gına geldi ve geri dönmeye karar verdim. Satın almasız çıkış bir asansörden yapılıyor ikea'da ve o asansör o kadar yavaş ki... Sonra içime kaplayan bu kasvetin bir satın aldırma stratejisi olduğunu düşünmeye başladım. Hiçbirşey almadan çıkanlar bu stresten kaçınmak için fark etmeden birşey almak isteyecekler. Ikea'nın labirent gibi dizaynı da zaten bütün mağazayı dolaşmak zorunda bırakıyor insanı. Velhasıl küçükparkta dürüm yedim. İyiki param yok, iyiki zengin değilim.^^

Youtube Önermesin


Youtube'den Ömer Kavur'un Gizli Yüz filmini izlerken ekranın sağ tarafındaki suggestions kısmını görmemle irkildim. Evet oradaydı resmen Faruk K(a). vardı. Film zaten karanlık ve gizemli korktum vallehi ne yalan söyleyim. Tam gitti derken, artık yok derken...

1 Ocak 2011 Cumartesi

Saççma

Ne kadar gereksiz bir kampanya. Burhan Altıntop diye biri var sanki de mesajım gidecek. Gitse ne olacak, okuyup silecek. Bari adamın gerçek adını kullansalardı da, insanların tüketim manyaklığıyla yüzleşme ihtimalini yükseltmeselerdi.

Tokat mı Yumruk mu?


    Ucuz bir yüksek lisans tezi olsa (tabi çok daha komplike bir başlıkla, şiddet türü olarak tokat-yumruğum betimsel değerlendirmesi ve bla bla vb.) sayfalarca tokat ve yumruk tanımı yapar hatta kavganın başı ortası ve sonundaki kullanımlarına bile girebilirdi. Ne gerek var. Anlamlandırma olarak tokatta çok daha ahlakî bir boyut var gibi geliyor. Tokat atılan bir afallama süreci yaşarken bu yumruk yiyende o kadar olmuyor. (Bunu Hande Ataizi'de gayet gördük.) Tokat daha feminendir bir yandan.
    Ama bir tokat ıskalamamalı, o durum gerçekten saçma oluyor. Şaka zannedilebiliyor, atanın motivasyonu ve özgüveni düşüyor. Atılan durumu tanımlayamıyor. Lütfen isabetli tokatlar atalım. :D Yumrukta durum farklı, nitekim yumruğun ıskalayanı makbuldür. Yumruk atanın size yaptığı yaşamsal tehdidi anlamak çok daha kısa sürer. Niyet belli iken yüzde hissedilen yumruğum kg basıncı düşük olursa daha iyi olur tabi.
   Lisedeki sıra arkadaşım çiço bir gün elimi yumruk yapmamı istemişti. Bende yaptım. Bana:" Kız gibi yapıyorsun." dedi. Meğersem baş parmak avucun içinde sıkılır ve böyle daha çok hırslanılırmış.Tabi ben bir balkon çocuğu olarak heteroseksüel dünyaya ait bu tür stratejileri nereden bilebilirdim ki. Ahh lubum olduğum gerçeğini bu kadar geç fark etmeme gerek yoktu gerçekten. ^^

Yılbaşına Öpüşerek girmek?

Geçmiş deneyimlerimden öpüşmenin güzel birşey olduğunu biliyorum (hoşlandığım ve yönelimim dahilinde bir cinsiyet ile). Yılbaşı gibi anlamlar yüklenen, nsl girersen öyle geçeceği düşünülen son 1 dakika ve giriş zamanlarında da bu icraati yapmak genel hazzının haricinde "Ya abi/abla kaç kişi yılbaşına öpüşerek giriyor ki, dünyanın bu metafizik enerji ile yoğunlaşarak yeni yoluna başlaması onun içinde iyi olur." gibi bir mutluluğa da vesile olacağı düşünülebilir. Ama şunu da bilin ki, yalnız olana çok pis koyuyor be!!

(Koyuyor kelimesini kullandığım için özür dilerim, cinsiyetçi  olduğunu biliyorum, ama duyguyu en iyi aktaran cidden bu.)